Neanderthallerde
Beslenme ve Bitkiler
Neanderthaller, günümüzden yaklaşık 250 bin ilâ 40 bin yıl önce yaşamış insan türüdür. İkili adlandırmada, "Homo neanderthalensis" olarak kaydedilir. Yaşadıkları mağaralar, fosillerin muhafaza edilmesine uygun özellikteki kireç taşından olduğu için, haklarında daha fazla bilgi sahibi olunabilmiştir. Bunun sonucunda, modern kültürde "mağara adamı" karakterini yansıtan, tarih öncesi insan türünün temsilcisi olmuştur. 1856 yılında Neander Vadisi'nde bulunan ilk fosiller, 16 parçadan oluşuyordu. Önce bunların tarih öncesi bir insan ırkına ya da normal olmayan bir modern insana ait olabileceği düşünüldü. 1886'da Belçika'nın Spy bölgesindeki bir mağarada bulunan fosiller, ilk tespiti haklı çıkardı. Mağaradaki Neanderthal fosillerinin yanında, Orta Paleolitik döneme ait taş aletler ve soyu tükenmşi hayvanların fosilleri vardı.
Buzul Çağı'nda Avrasya'nın batı
kesimi boyunca yerleşimini ve gelişimini
sürdürerek hayatta kalan
Neanderthal soyu; modern insanların
Batı Avrasya'ya girmesinden
kısa süre sonra ortadan kaybolmuştu.
Üst Paleolitik* dönemin insanlarını,
Neanderthallerden ayıran
davranış farklılıklarına dair kanıtlanabilir
veriler bulunmaktadır.
Buna göre, Neanderthaller değişen
paleoekolojik koşullarda diyetlerini
değiştirirken; Üst Paleolitik insanların
diyetleri, bitki örtüsü ve iklim
koşullarındaki küçük değişikliklerden
daha az etkilenmiştir. Ayrıca,
bu iki hominin** grubu arasında,
kaynakları kullanma ve yararlanma
konusunda farklılıklar olduğu
da bilinmektedir.
Neanderthaller ile onları izleyen soyların geçim stratejisine dair farklılıkların, varoluş sürecinde önemli rol oynadığı düşünülse de konu henüz yeterince açıklık kazanmamıştır. Bazı araştırmacılara göre, Neanderthaller büyük toynaklılara yönelirken, Üst Paleolitik'te diyet çeşitliliği, daha küçük memelileri ve su kaynaklarını da içerir. Arkeolojik ve jeokimyasal analizler, bu görüşün tüm Neanderthal popülasyonları için genelleştirilemeyeceğini gösterir.
Çünkü en azından bazı grupların,
özellikle daha sıcak olan güney
bölgeler ve Akdeniz çevresinde
yaşayanların, doğal olarak karada
ve denizdeki çeşitli kaynaklardan
yararlanmış olduğu düşünülebilir.
Neanderthaller ve izleyen soyların
geçim stratejilerini yansıtan
resim, Orta Paleolitik'ten Üst Paleolitik'e
geçişte diyet yelpazesinin
genişlediği şeklindeki basit yaklaşımdan
daha karmaşık olmalıdır. Bu
hominin grupların her ikisi de iklimsel
dalgalanmalara yanıt olarak,
zaman içinde değişen farklı yiyecek
kaynaklarının bulunduğu geniş
coğrafi bölgelerde yer almaktadır.
Neanderthallerin, besin ihtiyacını
sadece etlerle karşılamadığı,
farklı besin kaynaklarına yöneldiği;
bu konuda özellikle kökleri ve
yumrularından yararlanılan bitkilerin,
alternatif kaynaklar olarak
önem kazandığı ileri sürülmektedir.
Bitki kökleri, sindirilebilir nişasta
özelliğiyle karbonhidratları yoğunlaştırır
ve etin ağırlıkta olduğu
Neanderthal beslenme düzeninde
bulunmayan liflerin de besin zincirine
katılımını sağlar. Etten farklı
olarak, çok miktarda C vitamini ve
kalsiyum içeren kökler; aynı zamanda,
büyük ölçüde kalori sağlayan
nişasta depolarına da sahiptir.
Köklerinden yararlanılabilen bazı
bitkilerin, Neanderthallerin yaşam
alanında bulunduğu savunulmaktadır.
Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Dulavrat otu (Arctium lappa L.)
Yabani havuç (Daucus carota L.)
Alplâlesi (Erythronium dens-canis L.)
Şeker havucu (Pastinaca sativa L.)
Çimen eveleği(Polygonum bistorta L)
Madımak (Polygonum cognatum Meissn.)
Suoku (Sagittaria sagittifolia L.)
Cil (Typha latifolia L)
Bu bitkilerin ortak noktası, aşırı
soğuk ortamlara dayanıklı olmalarıdır.
Genelde, -40º C düzeyinin
altındaki koşullarda bile yaşayabilen
bu bitkiler, Kuzey Kutup
Bölgesi'nden Kuzey Afrika’ya kadar
olan yerlerde bulunuyordu.
Dolayısıyla Neanderthal grupların,
yaşadıkları bölgelerde bulunan bu
bitkilerden yararlanmış olmaları
elbette mümkündür.
Araştırmalarda erişilen fauna
kalıntılarının, tüketilen gıdaların
tüm çeşitliliğini temsil etmesi beklenemez.
Bu sınırlamanın sebebi,
arkeolojik kayıtlarda bitki kalıntılarının
iyi korunma olasılığının
düşük olması ve bunların kurtarılıp
tanımlanmasının, hayvan kemikleri
kadar sık olamamasıdır.
İspanya’daki El Sidron Mağarası'nda
bulunan iki Neanderthal
ile Belçika’daki Spy Mağarası'ndan
bir Neanderthal üzerinde inceleme
yapan araştırmacılar; her
birinin diyetinde, mikrobiyomlarındaki
değişikliklere ilişkin ciddi
farklılıklar buldu.
Spy Mağarası Neanderthali,
yünlü gergedan (Coelodonta antiquitatis)***
ve yabani muflon
koyunu (Ovis gmelini) türlerinden
alınan DNA’nın yanı sıra; bugün
Avrupa’da hâlâ yenen yerli mantarların
DNA'sıyla etobur, büyük
av hayvanı avcısı stereotipine uyuyor.
El Sidron Mağarası'ndaki iki
Neanderthalin diyetlerinde ise tam
tersine, ete dair hiçbir kanıt bulunamadı.
Çünkü onların tüketimi;
ağaç kabuğu, çam fıstığı, yosun,
çeşitli mantarlar ve muhtemelen
küflü olan diğer otsu malzemeydi.
Bulgular gerçekten de yerel
çevrede toplanabilen ve tanımlanabilen
yiyecekleri tüketen paleo
diyetlerine uygundu. Örneğin,
Belçika’daki Spy Mağarası, yünlü
gergedanlar gibi büyük fauna örneklerinin
çokça yaşadığı, çimenli
tepeler ve ovalardan oluşan bozkır
benzeri ortamın kenarındaydı.
Buna karşın El Sidron Neanderthalleri,
ana besinleri olan çam fıstığı
ve mantarların yaygın olduğu
dağ ormanında yaşıyordu.
İspanya’daki genç Neanderthal
erkeğinin iskeletinde, diş apsesi
görülüyordu. Diş taşı da önemli bir
mide-bağırsak paraziti olan "Microsporidia"
DNA'sı içeriyordu.
Beslenme analizleri, kronik hasta
olması muhtemel görülen bu Neanderthalin,
hastalıklarını doğal
ilaçlarla tedavi ettiği düşüncesini
destekliyordu.
Kanıt olarak iki önemli veri vardı;
Aspirin'in doğal kaynağı olan söğüt
(Salix sp.) ağacının DNA'sı ile ilk antibiyotik
Penisilin'in doğal kaynağı
olan "Penicillium" küfüne ait DNA
tespit edilmişti. "Penicillium" küfü
çevrede yaygın olsa da başka küfler
içeren, çürümüş bitki örtüsünden de
yediği anlaşılıyordu. Bunun diğer örneklerde
görülmemesi, Neanderthallerin
'antibiyotik' kullanıp kullanmadığı
sorusunu gündeme getirdi.
Bu veriler ışığında, Neanderthal
soyunun, hastalıkların tedavisi
konusunda sanılandan daha fazla
bilgiye sahip oldukları söylenebilir.
Onların dişlerinden günümüze
taşınan bakteriler, hominidlerin
davranışlarına ve kendi mikrobiyomlarımızın
kökenine dair yeni
veriler sunarken; dönemin kültür
ve yaşamına ilişkin görüşler de
önemli ölçüde değişmektedir.
Sonraki dönemlerde, Peru'da
And Dağları'ndaki Altiplano'da
yapılan araştırmalarda; deniz seviyesinden
3800 metre yükseklikte
bulunan Wilamaya Patjxa ve Soro
Mik'aya Patjxa'nın Erken Holosen*****
bölgelerinden, 24 bireyin
kemiklerinde kararlı izotop kimyası
incelenmiştir. Bu incelemede, izotop
kimyasına dayalı Bayes karıştırma
modelleri, beklentilerin aksine; bitkilerin
diyete hâkim olduğunu ve
ortalama diyetin % 70-95'ini oluşturduğunu
ortaya koymuştur. Ayrıca
Paleoetnobotanik veriler, yumruların
en önemli geçim kaynağı
olabileceğini göstermektedir.
Bu bulgular, en erken toplayıcı
ekonomiler ve And Dağları yaylalarındaki
tarımsal ekonomiler hakkındaki
anlayışımızı da güncellemektedir.
Sürece uyum sağlayan
erken insan popülasyonlarının
başlangıçtaki geçim ekonomilerinin,
güncel modellerin önerdiğinden
daha fazla bitki odaklı olabileceği
anlaşılmaktadır.
Ön zooarkeolojik araştırmalar,
büyük memeli avcılığı hipoteziyle
tutarlı biçimde, bol miktarda büyük
memeli kemiği ortaya koyuyor.
Gayriresmi ve seyrek de olsa
temel taşı eserleri, bitki kaynaklarına
bir miktar yatırım yapıldığını
göstermektedir. Üst kesici dişlerde,
maksiller ön dişlerin lingual yüzey
aşınması olarak bilinen belirgin
diş aşınma desenleri, yoğun yumru
işlemeyi düşündürmektedir.
Soro Mik'aya Patjxa ve Wilamaya Patjxa materyallerine ilişkin çalışmalar, And Dağları'nın diğer yayla bölgelerinde görülen önceki bulgularla tutarlı olarak; büyük memeli avcılığına vurgu yapmakta ve büyük memelilerle bitkilerden oluşan çeşitli diyetleri göstermektedir. Tercih edilen yiyecekler arasında, özellikle "Chenopodioideae" alt ailesine mensup bitkiler ve bitki kökleri belirlenmiştir. Bu arada, ebegümecigiller (Malvaceae) ailesi ile susümbülü (Potamogeton sp.) ve ördekotu (Ruppia sp.) cinslerine ait türlerin de özellikle develer gibi büyük memeliler tarafından tüketildiği düşünülmektedir.
Kezban Sayar Yağız
Paleoantropolog ve Bilimsel Bitki Ressamı
Görseller: Wikimedia
Notlar
* Paleolitik Çağ: "Kaba Taş Devri" ya da
"Yontma Taş Devri" olarak tanımlanan
"Eski Taş Çağı". Günümüzden yaklaşık
iki milyon yıl önce başlamış ve 12.000
yıl önce son bulmuştur. Paleolitik Çağ,
karakteristik çizgileri ve kültürleriyle; Alt
Paleolitik Çağ, Orta Paleolitik Çağ, Üst Paleolitik
Çağ olmak üzere üç evreye ayrılır.
** Hominini (Primat): "Homininae" alt
familyasının taksonomik oymağıdır. Hominini,
"Homo" (insanlar) ve "Pan" (şempanzeler
ve bonobolar) cinslerini içerir;
standart kullanımda "Gorilla" (goriller)
cinsini hariç tutar.
Âlem: Animalia (Hayvanlar Âlemi)
Alt âlem: Metazo (Çok Hücreli Hayvanlar)
Şube: Cordata (Notocord Sinir Sistemine
Sahip Hayvanlar)
Alt şube: Vertebrata (Omurgalılar)
Sınıf: Mammalia (Memeliler)
Alt sınıf: Eutheria (Plesantalılar)
Takım: Primata (Maymunlar ve İnsanlar)
Alt takım:Anthropoidea (Eski ve Yeni
Dünya Maymunları)
Üst aile: Hominidea (Kuyruksu Büyük
Maymunlar ve İnsanlar)
Aile: Hominidae (Yaşayan ve Nesli
Tükenmiş İnsanlar)
Cins: Homo Shlantropus, Ardipithecus,
Homo
Tür: Homo habilis, Homo neantedrthalensis,
Homo erectus, Homo sapiens
sapiens
*** Yünlü gergedan (Coelodonta antiquitatis):
Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya'da,
Pliyosen (yaklaşık 5,3 milyon yıl - 2,5
milyon yıl öncesi) ve Pleistosen (yaklaşık
2,5 milyon yıl - 11.700 yıl öncesi) dönemlerine
ait fosil yataklarında bulunan, soyu
tükenmiş iki gergedan türünden biri. Devasa
boyutlarda, vücudu kalın kıl tabakasıyla
kaplı, kafatasının ön kısmına doğru
uzanan iki büyük boynuzu vardı. Muhtemelen
daha eski bir form olan "Dicerorhinus"
cinsinden evrimleşmiş; Kuzeydoğu
Asya'da bir yerlerde Avrupa bölgesine girmiş
ve son buzul çağının sonunda nesli
tükenmiştir.
**** Yabani muflon koyunu (Ovis gmelini):
Neolitik çağdan beri Kıbrıs'ta yaşayan
yabani koyun türüdür. Çoğunlukla Trodos
Dağları'nda yaşar; zaman zaman Kuzeyde
de görülür.
***** Holosen dönem: Kuvaterner dönemi
kapsamındaki Pleistosen devrinin bitmesinden
(11.000 - 12.000 yıl önce), günümüze
kadar sürmekte olan jeolojik dönemdir.
Genç Buzul Çağı'nın bitmesiyle
başlayan Durgun Buzul (interstadial) dönemine
karşılık gelir.
Kaynaklar
Sireen El Zaatari, Frederick E. Grine, Peter
S. Ungar, Jean-Jacques Hublin, “Neandertal
versus Modern Human Dietary Responses
to Climatic Fluctuations”, 2016.
< h t t p s : / / d o i . o r g / 1 0 . 1 3 7 1 / j o u r n a l .
pone.0153277>
Alan Cooper, Laura S. Weyrich, “The daily
life of a Neanderthal revealed from the
gunk in their teeth”, 2017.