AYVA
(Cydonia oblonga Mill.)
Ayva (Cydonia oblonga Mill.), gülgiller (Rosaceae) ailesinden, 5-8 metre boylanan, küçük ağaç formunda bitkidir. Vatanı Türkiye, İran ve Asya'nın batı bölgeleridir. Meyvesi, tohumu, yaprağı ve köklerinin tıbbi özellikleri rapor edilmiştir.
Meyveleri etli, sert, tüylü, önce
yeşil renkli, olgunlaştığında altın
sarısı renklidir. Olgun meyveler,
beyzi (oblong) biçimde, 8-12 cm
uzunluğunda, 8-10 cm çapında,
karakteristik kokulu ve ekşi-buruk
lezzetlidir. Sonbaharda, rengi yeşilden
sarıya döndüğü zaman hasat
edilir. Dünyanın en büyük ayva
üreticisi olan Türkiye'de, 2021 yılı
üretimi 192.012 tondur; onu Çin,
Özbekistan ve İran takip eder.
Kültürünün, binlerce yıl önce
Mezopotamya’da yapıldığına ve
oradan dünyaya yayıldığına dair
veriler mevcuttur. Antik Yunan
mitolojisinde, Aşk Tanrıçası Afrodit’in
kutsal meyvesi olduğu kaydedilir
ve mutluluk, üretkenlik, aşk
sembolü kabul edilir. İlk olarak Girit’in
Cydonia şehrinde kaydedildiğinden,
Latince adını oradan almıştır.
Yunanlı filozof Yaşlı Pliny,
Doğa Tarihi Ansiklopedisi'nde,
ayvadan oldukça geniş şekilde
bahseder. Antik dönemde Romalılar
ve Yunanlılar, düğün törenlerinde
ayva tatlısını aşk sembolü
olarak ikram ederdi. Meyvesi, yüksek
pektin içeriğinden dolayı, eski
zamanlardan beri reçellerde ve jölelerde
kullanılır.
Ayvanın yaprakları, meyvesi,
tohumları ve kökleri geleneksel
olarak; peptik ülser, huzursuz bağırsak
sendromu, uykusuzluk, ateş,
öksürük, asabiyet, soğuk algınlığı,
nezle, diyabet, migren, idrar yolları
rahatsızlıkları, konjunktivit gibi
sağlık sorunlarının tedavisinde
kullanılmaktadır.
Yaprakları, İran geleneksel tıbbında
antiseptik olarak bilinir ve
çayından; mide krampları, ateş,
soğuk algınlığı, öksürük, diyare,
hiperglisemi gibi sorunlarda
yararlanılır. Meyvesi, dizanteri,
karaciğer rahatsızlıkları, rahim
kanamaları ve yaralara karşı etkilidir.
Tohumları, geleneksel olarak
astrenjan, müsekkin ve yumuşatıcı
olarak kullanılır ve müsilajı, cilt
yaralarının tedavisinde yararlıdır.
Meyveleri, geleneksel Hint ve
Nepal tıbbında kullanılmaktadır.
Ekşi-buruk lezzeti ve güçlendirici-
cildi sıkılaştırıcı özellikleriyle
tercih edilir. Farmakolojik açıdan,
astrenjan otlar ve gıdalar, dokularda
kurutucu-serinletici etki
meydana getirir ve sıvı kaybını
azaltır. Geleneksel Çin tıbbında da
yoğun şekilde kullanılır. Çin ayvası
(Pseudocydonia sinensis C.K.
Schneid.), ayvayla benzer şekilde,
artrit ve diğer romatizmal hastalıklar
ile hepatit ve prosopalgia
(yüz felci) tedavisinde kullanılır.
Buruk lezzeti sebebiyle meyvelerin
çiğ yenmesi zor olduğundan,
pişirilerek de tüketilir. Pişirilince
meyvenin rengi, sarıdan koyu kızılımsı
pembe tonlara döner. Bu
değişimin sebebi, astrenjan prosiyanidinlerin
asidik şartlarda renk
değiştirmesidir. Ayva meyvelerinden,
endüstriyel olarak reçel,
marmelat, meyve suyu, komposto,
jöle, tentür, şarap, likör yapılır; limonata,
çay, dondurma yapımında
yararlanılır.
Tohumları, müsilajının nem tutucu
özelliği sebebiyle, gıdalarda
kıvam artırıcı ve kabartıcı olarak
kullanılır. Amerikan Gıda ve İlaç
İdaresi (FDA)’ne göre ayva tohumu
ekstresi, “Genel olarak Güvenli
(GRAS)” statüsündedir ve gıdalarda
kullanımına izin verilir. Avrupa
İlaç Ajansı (EMA), ayva monografı
yayınlamamıştır. Kanada’da,
meyve ve tohum ekstresi ile tohum yağı, haricen uygulanan cilt
bakım ürünü olarak, Doğal Sağlık
Ürünleri listesinde kayıtlıdır.
Ayva meyvesi, C vitamini gibi
yararlı vitaminler ile kalsiyum,
potasyum, fosfor gibi mineraller
ve diyet lifi açısından zengindir.
Yağ, karbonhidrat ve kalori değerleri
düşük olduğundan; kandaki
şeker miktarını yükseltip, karaciğer
ve böbreklerde tahribat yapma
riski düşüktür.
Ayva pulpası, pektin gibi çözünür
liflerce zengin olduğundan,
bağırsaklarda suyu tutar ve
dışkıyı sertleştirir. Çözünür lifler,
diyare gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarına
karşı etkilidir. Güçlü
antioksidan ve antienflamatuvar
özelliklerinden sorumlu bileşikleri;
tanenler, fenolik asitler ve flavonoitler
gibi fenolik maddelerdir.
Meyvedeki önemli flavonoitler,
kersetin ve kempferol glikozitleri
ile kaffeoilkinik asit türevleridir.
İçerdiği yüksek oranda tanenden
ötürü, astrenjan ve antioksidan
özelliklere sahiptir. Tanenler, yangıya
yol açan enzimlerin ve kan
basıncını artıran angiotensin-converting
enziminin etkilerini durdurur.
Pişirme ve kaynatma, ayvanın
tanen yüzdesini azaltmaz.
Hem çiğ hem de pişmiş ayvada
en çok bulunan organik asitler,
malik ve kinik asitlerdir. Ayrıca,
fitik, fumarik ve klorojenik asitler
de bulunur. Organik asitler,
bağırsak florasını korur ve enerji
metabolizmasını düzenler. Meyve
ekstresinde bulunan kinik asit,
Escherichia coli bakterisine karşı
etkilidir. Ayvada bulunan organik
asitler ayrıca lipit peroksidasyonuna
mani olup, antioksidan enzimlerin
etkin olmasını sağlayarak
vücuttaki doğal antienflamatuvar
işlemlere katkıda bulunur.
Ayva meyvesinin ishal kesici,
antibakteriyel, antifungal, kalbi
koruyucu, hipolipidemik, antioksidan,
antialerjik, antienflamatuvar
ve antidiyabetik özellikleri gösterilmiştir.
Ayva kabuğu ekstresinin,
interlökin-10 (IL-10) gibi antienflamatuvar
sitokinlerin birikimini
artırarak antienflamatuvar etkiye
sahip olduğu bulunmuştur.
Ayva ekstreleri, yüzyıllardır
harici yara iyileştirici ve antibakteriyel özellikleriyle bilinmektedir.
Mide ülserine sebep olan Helicobacter
pylori’nin gelişmesini durdurduğu,
in vitro şartlarda gösterilmiştir.
Ayva tohumu ekstresinin,
kültür ortamında Staphylococcus
aureus’un sebep olduğu cilt enfeksiyonlarını
azalttığı, klinik ortamında
yara iyileşmesini hızlandırdığı
görülmüştür.
Yangılı Bağırsak Hastalığı (IBD),
Gastro Özofajial Reflü (GERD) ve
mide ülserlerinde yararlı olduğu
bulunmuştur. Ülserlere bağlı
yangıların iyileştiğine dair sayısız
hayvan deneyi mevcuttur. GERD’e
bağlı reflü tedavisinde de yararlı
olabilir. Yüksek polifenol içeriğinden
ötürü, apoptoz (kanserli hücrelerin
programlı ölümü) sorununa
sebep olduğu; prostat kanseri hücrelerininin
üremesini, in vitro durdurduğu
gösterilmiştir.
Gebe kadınlarda konsantre ayva
usaresinin, ranitidin benzeri gestasyonel
GERD semptomlarını ciddi
şekilde azalttığı gösterilmiştir.
Bulantı semptomlarının azalmasına
da yardımcıdır. Hamilelere ayva
ekstresi veya B6 vitamini verildiğinde,
bulantı ve kusmanın engellendiği
görülmüştür. Ayvanın etkisinin,
vitaminin etkisinden daha
güçlü olduğu da gözlemlenmiştir.
Ayvanın alerjilere bağlı yangı
cevabını azaltarak güçlü antialerjik
etki gösterdiği belirlenmiştir.
Sıcak sulu ekstresiyle yapılan
hayvan deneyinde, alerjiye bağlı
immunoglobulin E (IgE) üretiminin
azaldığı görülmüştür. Limon
(Citrus x limon [L.] Osbeck, Rutaceae)
ekstresinin, mast hücrelerinden,
alerjiye bağlı histamin, interlökin-
8 (IL-8) ve tümör nekroz
faktörü- alfa (TNF-) salımını
azalttığı, hücre kültürü deneyinde
gösterilmiştir.
Hayvan deneylerinde, ayva
yaprağı ekstresinin; kan yağları,
kötü kolesterol, trigliseritler, alanin-
transaminaz (ALT), aspartate
aminotransferaz (AST), pankreatik
lipaz ve karaciğer steatosis ile ilgili
azaltıcı etkileri gösterilmiştir.
Simvastatin’e benzer şekilde, karaciğerde
hepatik lipaz ve lipoprotein-
lipaz gibi yağ eritici enzimlerin
miktarını artırmıştır. Bu da ayva
yaprağı ekstresinin, hipolipidemik
ve karaciğer koruyucu etkisine
işaret etmektedir.
Sıçanlarla yapılan deneyde, hem
yaprakların hem de meyvelerin
sulu ve alkollü ekstrelerinin, kan
basıncını ve böbrek damarlarındaki
kan yoğunluğunu azalttığı; yani
böbrekteki kan akışını iyileştirdiği
görülmüştür. Bütün bu sonuçlar,
ayvanın potansiyel tansiyon düşürücü
ve böbrekleri koruyucu özelliğini
göstermektedir.
Turhan Baytop’a göre, ayva
tohumu, % 2-3’lük dekoksiyonu
hâlinde dâhilen, çocuk ishallerine
karşı; gargara hâlinde haricen,
boğaz hastalıklarında ve cildi yumuşatıcı
olarak kullanılır. Ayva
meyvesi, dâhilen kabız etkilidir.
Komposto hâlinde veya taze ayva
usaresi balla tatlandırılarak kullanılır.
İshallerde, başarılı bir devadır.
Ayva yaprağı dekoksiyonu
(% 3) uykusuzluk ve sinirlilik hâllerinde
yatıştırıcı olarak etkilidir.
Zayıf bir ateş düşürücüdür. Kumaş
boyamakta da kullanılır.
K. Hüsnü Can Başer
Prof. Dr; Yakın Doğu Üniversitesi,
Eczacılık Fakültesi
Fotoğraflar: Wikimedia
NOT: Yazının yayımlanmasında;
H. Bauman ve T. Hanson’un,
HerbalGram’da yayımlanan, "Quince"
makalesinden yararlanılmıştır.
Bu yazıda belirtilen ifadeler,
sadece bilgilendirme amaçlıdır;
tavsiye niteliği taşımaz.
Hastalıkta tedavinin,
mutlaka doktor kontrolünde yapılması
gerektiği unutulmamalıdır!