Bir ekim ayı sabahında attığım adımın, hayatımda bu kadar çok şeyi değiştireceğini hayal edemezdim. O adımın adresi; otoyolların ortasında kurulan, kuruluş hikâyesi sevgi-vefa-adanmışlık ve emekle yazılan, her gün biraz daha betonlaşan hayatımızda bulunmaz bir vaha oluşturan, “Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi” oldu...

Önce, kızımın okul gezisi formunu imzalarken gördüm NGBB’nin adını. Ataşehir’de oturduğum halde; “burnumun dibindeki böyle bir yerin varlığından nasıl haberdar olamadım!” diye hayıflanmıştım.

NGBB’yi ilk ziyaretimde, adının “Mesire Adası” olduğunu öğrendiğim masalsı yeri gezdim. Burada, rengârenk nilüferlerle dolu havuzu, içinde zıplayan kurbağaları, meşhur çocuk şarkısındaki gibi kıvrıla kıvrıla yüzen kırmızı balıkları, serbestçe dolaşan ördekleri, tahta masaları ve çocuk oyun alanını görünce; “vay be, cennete düştüm herhalde” demiştim. Oysa çok geçmeden, bunların buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu anlayacaktım...

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’ni her ziyaretimde, bahçenin başka bir adasını keşfettim. Keşfettikçe daha çok merak ettim, merak ettikçe daha çok gittim. Alan büyüktü ve vaktin nasıl akıp geçtiğini anlayamadığım için, sık sık görevlilerin “kapanıyoruz!” uyarısıyla karşılaşıyordum. Bu arada, yön duygusu gelişmemiş biri olarak, çıkışı bulacağım derken az kaybolmadım.

Kısacası, burada bulunduğum günlerde, kimi zaman kendimi kaybettiğim anlar olsa da giderek değişen, dönüşen hâlimin daha güzel olduğunu fark ediyordum!.. Tam iki yıl önceydi; NGBB’nin instagram hesabında, “Gönüllü Olmak İster misiniz?” sorusunu gördüm.

“Olmak ister miydim?”

“Bahçe için ne yapabilirdim ki?”

O güne kadar, bir fide dikmişliğim bile yoktu. En iyi yapabildiğim, evdeki iki üç saksıyı sulamak ve çiçeklerimin ölmemesi için dua etmekti! Çam, çınar, meşe adlarını bilir; bunun da ağaçları bilmek olduğunu zannederdim.

Ancak, bunun böyle olmadığını kısa zamanda anladım...

Bir ekim sabahı, gönlümü de aldım gittim ve “gönüllüsü” oldum Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nin. Sözünü ettiğim değişim-dönüşüm, işte böyle başladı.

İlk gün, yarım saat toprak çapaladığımda, ağrıyan sırtımı ve ellerimi ovalarken kendi kendime söyleniyordum; “Bunu bütün gün yapanlar, nasıl yapabiliyor?”

Toprağa harcanan emek, çok büyük ve hiçbir şeye benzemiyordu...

Daha sonra, kütüphanede çalıştım. Kitaplar her zaman yol arkadaşım olduğu için, bildik sulardaydım ve orada kendimi daha iyi hissettim. Ancak, “Botanik” hakkında ne kadar çok yazılıp çizildiğini görünce biraz şaşırdım. Bu konuya ilişkin okumalarım da böyle başladı.

Sonraki günlerde, 4-17 yaş grubuna yönelik, “Doğa” konulu eğitim ve atölye çalışmalarına katıldım. Doğada olmak güzeldi; hele bir de buna, çocukların neşesi-merakı eklenince. Çocuklar öğrenirken ben de öğreniyor, devamlı not alıyor, eve dönünce ek okumalar yapıyordum. NGBB’nin düzenlediği farklı eğitimlere de katılıyor, çoğu zaman alan-da tek başıma geziler yaparak öğrendiklerimi pekiştiriyordum.

Günden güne, detaylara dikkat etmeyi öğrendim. Gözümün önünde duran bir bitkiyi, daha önce nasıl fark etmediğime şaşırdım ve algımın günden güne açıldığına şahit oldum. Artık “o ağaç”, benim için sadece “çam” değildi; o bir “Fıstık Çamı” idi!..

Geçtiğimiz ilkbahardan beri, NGBB’ye gönüllü eğitmen olarak katkı sağlıyorum. Çocuklarla olmak, doğada olmak, sürekli öğrenmek, büyük motivasyon kaynağı benim için. Gönüllülük, hayatımın öylesine ayrılmaz parçası oldu ki aksini hayal bile edemiyorum.

Gönüllülük, birliktelik işi. Başka gönüllerle beraber, ortak amaç için çalışmayı öğreniyoruz. Farklı geçmişi, farklı eğitimi, farklı tecrübeleri olan gönüller bir araya geliyor ve ortaya uyumlu-büyük bir güç çıkıyor. Yalnız doğadan değil, yeni tanıştığımız insanlardan da hep bir şeyler katılıyor bu uyumlu güce ve “ben” değil, “biz” demeyi öğreniyoruz burada.

Gönüllülük, birliktelik işi. Başka gönüllerle beraber, ortak amaç için çalışmayı öğreniyoruz. Farklı geçmişi, farklı eğitimi, farklı tecrübeleri olan gönüller bir araya geliyor ve ortaya uyumlu-büyük bir güç çıkıyor. Yalnız doğadan değil, yeni tanıştığımız insanlardan da hep bir şeyler katılıyor bu uyumlu güce ve “ben” değil, “biz” demeyi öğreniyoruz burada. Gönüllülük, “bir işe zaman ve emek harcayıp karşılığında maddi kazanç almamak” diye tanımlanır. Böyle söyleyince, kulağa biraz garip gelse de işin aslı öyle değil. Doğa, siz ona ne verirseniz, o misliyle geri sunuyor size; yaşanan hazzın tarifi ise mümkün değil. İşte bu yüzden, siz de gönlünüzü alın gelin NGBB’ye!..

Sonrasında, hayatınızda nelerin değiştiğine inanamayacaksınız…


Banu Özbaş
NGBB Eğitim Gönüllüsü